Elektrikli arabalar ve otonom sürüş teknolojileri ile ilgili çılgınca yarış sürerken, meseleye başka bir açıdan yaklaşan çalışmalar da ortaya çıkmaya başladı.
Yeni bir ürün ortaya çıkarmanın en karanlık ve belirsiz yanı, bu ürünün pazarda tutup tutmayacağını kestirmektir. Siz, yapacağınız iyileştirmenin harika birşey olduğunu ve herkesin almak için sıraya gireceğini düşünebilirsiniz ama tüketicinin gerçekten ne istediğini / isteyebileceğini anlamak, işi tamamen şansa bırakmaktan kuşkusuz çok daha iyidir. Her ne kadar tüketici, bazen bu tahminleri yapanları fena aldatsa da, eğilimleri bilmek yine de önemlidir.
Deloitte firması elektrikli araçların potansiyel alıcıları arasında dikkate değer bir araştırma yapmış. Araştırmanın orjinaline buradan ulaşabilirsiniz.
Ortalama bir araba kullanıcısı aracının hangi özelliklerine değer verir? Satınalma kararını nelerin etkileyeceği ve hangi noktadan sonra elektrikli bir araç almanın daha mantıklı olacağı sorularını sormuşlar. Soru soran insanları seviyorum gerçekten.
Buyrun sorulara ve buldukları cevaplara kısaca bir göz atalım;
Araştırma, içlerinde Türkiye’nin de bulunduğu 14 ülkede 13.000 kişi ile yapılmış;
1 – Elektrikli araç almayı düşünür müsünüz?
Kullanıcıların elektrikli bir araç satın almaya ne kadar yatkın olduğu araştırmanın ilk sorusu. Katılımcıların çok büyük bir bölümü ilk alanlardan biri olacağı ya da en azından almayı kesinlikle düşüneceği şeklinde cevap vermiş. Aşağıdaki resim ülkeler bazında ankete katılanların elektrikli araç alma yatkınlığı yüzdesini gösteriyor. Çin, Hindistan, Brezilya, Arjantin ve Türkiye, %85 in üzerinde görünüyor. Avrupa %55 – 85 aralığında iken Amerika, Kanada ve Japonya %55’in altında.
Sadece “first movers” olarak ifade edilen tüketicilerin, yani yeni teknolojiyi çıkar çıkmaz alırız ve öncülerden oluruz diyenlerin oranı ise şaşırtıcı. Hindistan ve Çin %60 a varan oranda bu yeni teknolojiyi kucaklayacak gibi görünürken bu oran Japonya’da %4, Fransa’da %5, Belçika’da %7, Almanya’da %9. Japonya katılımcılarının %52’si elektrikli araç almayı hiç düşünmeyeceklerini ifade etmişler.
Bu resmi nasıl yorumlamak gerekli tam olarak kestiremedim. Kuzey Amerikalılar da pek sıcak bakmıyor gibi görünüyor ama Japonların tepkisi beni daha fazla şaşırttı. Amerika’nın büyük motor hacimleri ve gürültülü arabalar sevdiğini, ekonomik, küçük arabaların bu pazarda hiç tutmadığını biliyoruz. O nedenle yeni elektrikli araçlara da uzun süre şüphe ile bakacaklarını araştırma olmadan ben de öngörürdüm, ama Avrupalıların ve Japonların daha hevesli olacağını zannederdim.
2 – Hangi araç sınıfını satın alırdınız?
Bu soruyu tüketicilerin önemli bir kısmı orta ya da küçük sınıf sedan araç olarak cevaplamış. Sadece Japonya’da ilk tercih Minivan tipi bir araç olmuş. Tüm Avrupa ve Türkiye sedan aracı ilk, “SUV/Crossover” sınıfını 3. tercihe almış. Şu an geliştirilen araçlar da bu beklentiye uygun olarak yapılıyor. Raporda zengin grafikler de var. Orjinal raporda her madde ile ilgili daha detaylı bilgi bulabilirsiniz.
3 – Menzil en az ne olmalı?
Elektrikli aracın, şarj olmadan, ortalama bir sürüşle ne kadar gidebileceği satın alma kararında ekili mi? Tüketicilere, bir elektrikli araç satınalmayı düşünmeniz için ne kadar bir menzil beklentiniz olur diye sorulmuş:
Tüm katılımcılar 1 hafta içinde ortalama 80 km yol yaptıklarını belirtmişler ama bir elektrikli araçtan beklentileri çok daha fazla. Tüketiciler araçların en az 320 km’lik bir menzili olmasını istiyorlar. Hatta 450 km’lik bir menzil bile bazı ülkelerde kullanıcıların ancak %60’ını tatmin edebiliyor. Yeni nesil bir benzinli / dizel araçla, benzinliğe tekrar uğramadan 700 km’ye varan menziller elde edebilirsiniz.
Bu beklentinin önündeki en büyük problem elbette piller. Yeni Lityum – İyon piller günümüzdeki en iyi enerji depolamasını sağlasa da, hala beklentilerin altında. Ayrıca bende, tıpkı cep telefonlarımızdaki gibi, pilin performansının ilk satınalmadan hızla uzaklaşacağı ve kısa sürede yarı performans bile gösteremeyeceği endişesi de mevcut.
4 – Şarj süresi ne olmalı?
Eğer çok sıra yoksa, benzinlikten yakıt alıp tekrar yola koyulmanız en fazla 5 – 6 dakika sürer. Peki elektrikli aracın başka bir tahrik sistemi yoksa (hibrid değilse) ve 6 saatte şarj oluyorsa o aracı alır mısınız?
Bu konuda tüketici beklentilerini ölçmüşler:
Bu, 8 saate bile razı %10 – 20 lik adamlar kim bilmiyorum ama şarj süresinin 2 saatin altında olması tüketicilerin yaklaşık %60’ının beklentilerini karşılıyor. Yeşil ve koyu yeşil alan sırasıyla 1 saatin altında ve 30 dakikanın altında şarj süresinin tüketici tatmin oranlarını gösteriyor.
Mevcut teknolojide 3 farklı pil ve şarj tipi var. Ucuz olan 1. seviye 1000$ ama şarj süresi 10 -20 saat arasında, pil ömrü de gayet uzun. 2. seviye piller 3000$’a varan fiyata ve 3 -8 saat arasında şarj süresine sahipler ve elektrikli araçların hemen tamamı bu seviyeyi kullanıyor. Ayrıca 30 dakikanın altında süper hızlı şarj olabilen bir 3. seviye de var ama fiyatı 50.000$’a varıyor ve pil ömrü çok kısa.
5 – Daha fazla ödemeye değer mi?
Bu ve bundan sonraki soruyu birlikte incelemek gerekli. Bir sonraki soru, yakıt fiyatlarında ne kadar artış olursa elektrikli araç almayı düşünürsünüz şeklinde. Ben eğer elektrikli araç alacaksam ve bunun için biraz fazla ödemeye de razı isem bunu sadece uzun vadede yakıt masrafından beni kurtaracağını düşünerek yaparım. Ülkelerin yakıt fiyatları birbiri ile kıyaslanamayacak kadar farklı. O yüzden bu analiz çok karşılaştırılabilir sonuçlar üretmiyor.
Tüketiciler elektrikli aracın fiyatının mevcut aynı sınıf bir araç ile aynı olmasını bekliyor ezici bir oranla;
6 – Yakıt fiyatı ne kadar artmalı?
Katılımcılara benzin / dizel fiyatları ne kadar artarsa elektrikli araç almayı düşünürsünüz diye sorulmuş. Grafikleri paylaşacaktım ama datayı görünce acı bir gülümseme belirdi yüzümde. Çalışma yapıldığında 2011 yılı pompa fiyatları alınmış ve Türkiye’deki ortalama fiyat 4,33 TL imiş. Şu an 7,11’i bile geçtiğini yani %70 arttığını düşünürseniz bizim için incelemeye grafiğe filan gerek yok. Bir an önce gelsin elektrikli araçlar bir an önce…
Sonuç
Tüketicinin beklentileri ile şu an sunulabilen teknoloji seviyesi kıyaslandığında, elektrikli araçların müşterilerinin sadece % 3 – 4’ünün beklentilerini tam karşılayabildiği görülüyor. Bu da demek oluyor ki; her ne kadar büyük umut vaadeden bir gelişme olsa da, elektrikli araç üreticilerinin alması gereken daha çok yol var. Bunların makul bir kısmı karşılandığında, ki; başka raporlarda menzil, hız, şarj edilme süresi, erişilebilir fiyat gibi konularda 2025 yılı öngörülüyor, tüketiciler arasında hızla yaygınlaşma olacağını söyleyebiliriz.
En büyük kısıt enerji depolamada. Zaten yol almak için gerek duyulan enerji fazla iken bir de buna otonom araç konseptini ve birçok işlemci, sensör gibi elektronik cihazların güç gereksinimini koyarsanız durum biraz karamsar görünüyor bana. Gerçi 2025 yılında Türkiye’de benzin herhalde 12 TL’yi filan bulur. O yüzden biz çok tereddütte kalmayız satınalma kararı için.
Gelecek de bir gün gelecek demişler. O günleri görürsek bu yazıya döner tahminlerin ne kadar tuttuğunu görürüz…