Bir önceki yazıda ülkeyi bir şirkete benzetmiş ve ekonomi konuşurken neden cari açıktan, ödemeler dengesinden, enflasyondan, faiz oranlarından filan bahsettiğimizi anlamaya çalışmıştık.
Bu ekonomi oyunu binlerce değişkenin öngörülemez şekilde birbirini etkilediği bir tiyatro gibidir ve kimse tam olarak neler olacağını göremez. Ancak temel değişkenler ve bağlantılar tanımlayabilir ve bu şekilde daha kolay yorumlayabiliriz.
Önce temel parametrelerden başlayalım. Herhangi bir ülkede ekonomi diye birşeyden bahsedilebilmesi için 4 şeyin mutlaka olması gerekir:
- Üretilen ve satılan mallar, bir ticaret olmalıdır (mal piyasaları – IS eğrisi)
- Ticarette kullanılan paranın tanımlandığı, el değiştirdiği bir piyasa olmalıdır ( para piyasası – LM eğrisi)
- Para yerine kullanılan varlık ürünlerinin piyasası olmalıdır (Bono piyasaları)
- Söz konusu üretme eylemini gerçekleştirecek iş gücü olmalıdır ( iş gücü piyasası)
Bu dört piyasa da birbirini etkiler ve bu dört piyasa da dış değişkenlerden (enflasyon, faizler, beklentiler vs..) etkilenir. İlk varsayımımız şudur: Herhangi bir ekonomide mutlaka zamanla bu 4 piyasa da dengeye gelir. Bu dördünün denge noktaları ve birbirlerini nasıl etkiledikleri önemlidir. Bunu basitleştirmek için ekonomi teorisyeni Keynes, emek piyasasını (yaşadığı dönemdeki şartlar nedeni ile) göz ardı ederek 3 piyasayı dikkate almış ve bu 3 piyasadan ikisinin dengede olduğu yerde 3. de dengededir demiştir. Gördüğünüz gibi bu ifade sonsuz değişkenli karmaşık yapıdan sıyrılmak ve basit modellerle ilişkileri anlamak üzerine bir teoriyi ifade ediyor.
Basitçe inceleyelim:
I : Investment (Yatırım) S: Saving (Tasarruf) demektir. Herhangi bir “i” faizi için herkes elindeki paranın bir kısmını yatırıma bir kısmını da tasarrufa ayırır. Faiz artarsa tasarruf etmek daha mantıklı olacağından yatırım azalır ve tam tersi…
Bu durumda IS eğrisi mal piyasalarında “i” faizi için yatırım – tasarruf denge noktasını gösterir.
İlk anlamamız gereken faizler düşünce insanların tüketimi yani talebi arttıracağıdır. Bu durumda üretim yapanlar da doğal olarak yatırıma ve üretimi arttırmaya yönlenirler. Kısaca faiz ile çıktı arasındaki ilişkiyi verecek olan IS eğrisi aşağıdaki gibi elde edilir. Üst grafikte faiz, talebi arttırmış (AD : Toplam Talep) ve bu alt grafiğe faiz düşüşü ve üretim artışı olarak yansımıştır. Grafiklerin, değişkenlerin birbiri ile ilişkilerini anlatmanın en mükemmel yolu olduğunu ve korkutucu değil yardımcı gösterimler olduğunu hatırlatırım.
Şimdi gelelim LM eğrisine. L : Liquid Preference (Nakit para tercihi), M : Money Supply (Para stoğu) kelimelerinin baş harfleridir ve bizim için faizlere göre para piyasalarının nasıl hareket edeceğini göstermeye yarar. Temel mantık şudur: faizler düşükse gider bankadan kredi isterim, yani bir para talebi oluştururum. Faizlerin düşmesi Md ile ifade edilen para talebinin artması demektir. Piyasada olan para mikratı sabitken eğer para talebi bir sebeple artarsa bu kez de faizler artacaktır. Aradaki ilişki bu kadar basittir.
Evet artık hem mal piyasasını hem de para piyasasını “i” ve “Y” ye bağlı olarak görebiliyoruz. Şimdi bunu ne için kullanacağız ona bakalım:
Amacımız biliyorsunuz ki ekonomik etkileşimleri anlayabilmek. Ne neye etkiyor çözüp ekonomi üzerinde yorum yapabilmek. O yüzden şu olursa IS sağa kayar, yok efendim sola kayar diye ezberlemektense mantığını anlamaya çalışmayı öneriyorum.
IS arz – talep dengesinden hareketle bulunmuştu ve bize mal piyasalarının talebin artması halinde ne yapacağını gösteriyordu. Talep ise faizlere bağlı olduğundan IS için faizler talebi etkiler, talep üretim miktarını etkiler, üretim miktarı da çıktıyı (Y) etkiler diyebiliriz. Ancak talebi faiz direk olarak etkilemez, aslında benim ne kadar talep yapacağım ay sonu cebimde kalan parayla ilgilidir. Yani sevgili hükümet bi kıyak yapıp vergileri azaltırsa benim talebim artacaktır. Aynı hükümet kamuya daha fazla harcama yapmaya karar verirse yine ülke içinde ürün ve hizmetlere talep artacaktır.
O halde belirli bir faiz oranı için;
Vergiler azalır ve kamu harcamaları artarsa (genişletici maliye politikası), IS sağa gider, üretim artar, talep artar diyebiliriz.
LM eğrisi ise doğrudan nominal faizlerden etkilenir. Daha doğru bir ifade ile bu eğri nominal faizlerin para piyasasına etkilerini gösterir. Aynı mallar gibi para da arz ve talep dengesi içindedir. Ancak çok önemli bir nokta olarak ekonomiyi asıl ilgilendirenin reel para arzı olduğunu belirtmemiz lazım. Fiyatı 10 lira olan üründen 10 adet almak istiyorsam 100 TL lik paraya ihtiyacım olur. Eğer piyasada da 100 TL nakit varsa arz ve talep dengede demektir. Bu dengeyi iki şey bozar; piyasada artık 100 TL olmaz, daha azı ya da fazlası olur veya ürün artık 10 TL değildir. Kısacası (M/P) ile ifade edilen “reel para” miktar olarak para ile (M), fiyatların (P) oranıdır. İşte bu nokta fiyatlar ile yani enflasyon ile modelimizin bağlantı kurduğu noktadır. Demek ki; LM eğrisi nominal para değişirse (M) ya da fiyatlar genel seviyesi değişirse (P) değişir.
O halde belirli bir faiz için;
- Nominal para arzındaki artışlar ve fiyatlar genel seviyesindeki düşüşler LM’yi sağa kaydırır,
- Nominal para arzındaki azalışlar ve fiyatlar genel seviyesindeki yükselişler LM’yi sola kaydırır
Bu bilgilere bir de eğrilerin eğimleri bilgisini ekleyelim. IS eğrisinin eğimi negatif işaretlidir. Çünkü; faiz oranı ile yatırımlar ve dolayısıyla hasıla düzeyi arasında ters yönlü bir ilişki söz konusudur. İki değişken IS eğrisinin eğimini etkiler;
1. Yatırımların faize duyarlılığı katsayısı
2. Harcama çarpanı katsayısı
L0= gelir ve faiz oranı dışındaki faktörler tarafından belirlenen otonom para talebi, örn.; kredi kartı kullanımı yada para ikamesi gibi unsurların belirlediği para talebi. (Ancak L0, denklemde ifade edilmekle birlikte uygulamada pek dikkate alınmaz)
k= para talebinin gelir esnekliği
h= para talebinin faiz esnekliği olmak üzere reel para talebi şu şekilde ifade edilir;
Para talebinin faize duyarlılığı olarak ta adlandırılır. Faizdeki değişme karşısında para talebinde meydana gelen değişmeyi ifade eder. Örn; h=500 ise faiz oranı %1 arttığında para talebinde 500 TL azalma olacağını ifade eder.
Para talebi ile faiz oranı arasında ters yönlü ilişki olduğundan para talep eğrisi negatif eğimli bir eğridir. Faiz oranı aynı kalmak üzere reel para talebi arttığında eğri sağa kayar, reel para talebi azaldığında ise eğri sola kayar.
Bir sonraki yazıda bu temel teori üzerinde diğer ilişkilere göz atmaya çalışacağız.
Aşağıdaki karikatür ise, ingilizce bilenler için ekonomi konusunu benden çok daha iyi özetliyor: