Kurum kültürü stratejiyi kahvaltıda yer.
Peter Drucker’a atfedilen bu söz ile ilgili, hiç okumadıysam, 5 yazı okumuşumdur. Benim iş dünyası ile ilgili tek gerçek guru / uzman olarak kabul ettiğim rahmetli Drucker kısa ve öz bir cümle ile kuyuya bir taş atıyor ve çıkarmayı biz akıllılara bırakıyor yine.
Gerçi söz, bu haliyle hiçbir kitabında doğrudan yazmıyor ve bu sözü gerçekten onun söyleyip söylemediği tartışmalı bir konu ama, ne farkeder ki? Sonuçta birisi söylemiş.
Sözün bende yaptığı ilk çağrışım, kurum kültürünün, ana strateji başta olmak üzere, kurumun yaptığı her planı, her atılımı, her hamleyi geçersiz kılabileceğidir.
Peki gerçekten öyle mi?
Kurum Kültürü Balonu
Kurum kültürü ifadesi, işletme litaratüründe en çok geçen, en çok hakkında yazı yazılan ve araştırılan konulardan biri. Kurum kültürü ne demektir? Nasıl inşa edilir? Nasıl yıkılır? Ne işe yarar? Bu sorular sürekli, kesin ve tatminkar cevaplar beklemeye devam ediyor.
Aslında kurum kültürü, bir işletmede işe başlamanızdan ve o ilk balayı günlerini atlattıktan hemen sonra, yüzünüze ilk vuran şeydir. “Buralarda işler nasıl yürüyor” sorusunu cevaplar. Kimse size bu konuda bir şey anlatmaz, hiçbir yazılı belgesi de bulunmaz ama hemen bir şekilde hissetmeye başlarsınız. İnsanların birbirine nasıl davrandığı, neyin gerçekte değerli olduğu, neye önem verildiği yavaş yavaş belirginleşir. Ama bu, yöneticilerin ya da patronların ağızlarından çıkan kelimelerin çok ötesindedir. O kelimelerin, “hal dili” ile aynısını söylemedikçe, hiçbir anlamı yoktur zaten. Yazısız, sözsüz, başka bir duyu ile tadına varılan bir şeydir kurum kültürü.
Eskiden çalıştığım firmalardan birisi, kurum kültürünü iyileştirmek için bir kampanya başlatmıştı. Tüm üst yöneticilerin ağzından klişe “insana değer” sözleri dökülüyordu. IK, çeşitli reklam firmaları ile anlaşmış, diş macunu reklamına yaraşır gülen suratlı insanlarla kocaman afişler hazırlamıştı. “En önemli değerimiz çalışanlarımız”, “Biz bir aileyiz” sloganlarına boğulmuştuk. Boğulmuştuk diyorum çünkü eğer birinizin aklına benzer bir kampanya yapmak gelirse bilsin ki; aşırı doz mesaj tam tersi etki yapabilir.
Kampanyaya ciddi para ve emek harcandı ama üst yönetim işe yarayıp yaramadığını ölçemiyordu. Çünkü bunu ancak, kampanyanın hedefindeki insanlar bir çay ya da kahve sohbetinde, düşünmeden, doğal ve filtresiz konuştuğunda anlayabilirsiniz. Ben o noktadaydım ve aldığım sinyal hiç de söylemlerle eşleşmiyordu. Çalışanlar; insana saygının hiç olmadığını, güvenliğin yan tarafındaki köpeğin kendilerinden daha değerli olduğunu, bu işlerin lafla olmayacağını, yazdığım kadar kibar olmayan şekillerde ifade etmeye devam ediyordu.
Problem nerede?
Kurumun kaynaklarını kullanarak yaptığı bu garip çaba hiç işe yaramıyordu çünkü samimi değildi. Daha sonra çalıştığım firmalarda, yönetici pozisyonlarına geçince, o ölçüm ve gerçek bilgi edinme noktasından giderek uzaklaştım. Ama dinlemeye ve gözlemeye hep devam ettim.
Düşünün ki ben, samimiyetle kurum kültürünü pozitif etkilemek; insanlara değer veren, kaliteye önem veren, paydaşlarına ve çevreye saygılı bir kurum olduğumuz duygusunu oluşturmak istiyorum. 2 yıl boyunca ince ince dokunarak, her hareketle, her söylemle, her duruşla desteklenen bu mesaj yavaş yavaş çalışanlarca da benimsenmeye başlıyor. Bilenler bilir ki, bu kadarı bile çok zor bir iştir. Bu karı ya da verimliliği arttırmaya benzemez. İlerleme yavaş, sonuç almak zahmetli, sonuçlar muğlaktır.
Ama bunca çaba ve emek ile kurulan bu kurum kültürü maalesef kristal bir kule gibidir. Tüm bunlardan sonra “patron”, gecenin üçünde yataklarından kalkıp gelen işçiler neden bir değil bir buçuk pide yemiş diye sorar. Firmanın işi için dünyanın öteki ucuna giden adama 20 TL lik yemek hakkı verir. Sabah gelip ismiyle hitap ettiği köpeğiyle uzun uzun şakalaşır ama kapıdaki güvenliğe selam bile vermez. Hatalı ürünü, anlamayacağından emin olduğu müşteriye göndermekten çekinmez. Çalışanlar herkesin içinde fırçalanır ve hiç teşekkür görmezler. Arkasından “ama” ile başlayan bir cümle olmadan basit bir övgü bile yapılmaz. Geçtiğim 14 yıl içinde bunlar ve benzerlerinden çok daha fazlasını gördüm. Ama bunların yapıldığı her yerde, ağızlarda; müşteri memnuniyetine önem, çalışanların en değerli kaynak olduğu ve kalitenin öncelik olduğu sözleri hiç eksik olmadı. Duvarlarda afişler,misyon, vizyon ve şirket değerleri tabelaları da afilliydi.
Duygular
İnsanları yöneten, tepkilerini düzenleyen, onları işlerine bağlı ya da zoraki çalışan biri haline getiren duygularıdır, ne hissettikleridir. O halde insanlara nasıl hissettirdiğinize dikkat etseniz iyi olur. O hisler kulaklar ve gözlerle beslenmez, “hal dili”nden okurlar. Sosyal psikolojinin, insanın en büyük açlıklarından birinin “değer verilme hissi” olduğunu söylediğine daha önce de defaten değinmiştik. Değerli olduğunu hissedemeyen insanlardan kurulu bir ekip ile doğru kurum kültürü elde edemezsiniz. Kurumun gerçek değerlerini insanlara yansıtamazsanız yine bunu yapamazsınız ve bunu yapamazsanız sürdürülebilir bir başarı sağlayamazsınız.
İşte o yüzden, kurum kültürü stratejiyi kahvaltıda yer. Öğle yemeğinde de işletmenin kalanını yer.
Araştırmalar Ne Diyor?
Board Agenda ve Mazars’ın işletme okulu Insead ile ortaklaşa yaptıkları bir araştırma var. Tam adı: ” Board Leadership in Corporate Culture: European Report 2017″ Portföyünü en tepe yöneticilerin oluşturduğu bir anket çalışması bu ve üst yönetimlerin kurum kültürüne bakışını yansıtmaya çalışıyor.
Yöneticilere kurum kültürü başlığının, diğer ana başlıklarla karşılaştırıldığında hangi önem derecesinde olduğunu sormuşlar. Finansal performans 4.48, Strateji 4.53 alırken kurum kültürünün 3.82 ile gündemin 3. önemli maddesi olduğu cevabı alınmış. Üretkenlik, risk yönetimi ve sürdürülebilirlik konularının üzerinde.
Bu sonuca göre kültür, yönetim kurullarında hatırı sayılır bir öneme sahip ve üzerinde çok konuşulan konulardan birisi. Bu arada yazımıza konu olan ” Kurum kültürü stratejiyi kahvaltıda yer” sözü de sorulmuş ve yöneticilerin %40’ı bu söze katılmış, %10’u stratejinin daha önemli olduğunu, %50’si ise iç içe geçmiş olduklarını ifade etmiş.
Söz kısmı böyle ama iş gerçekleştirmeye gelince ankete katılanların sadece %20’si bu konu için yeterince zaman ve emek harcadıklarını ifade etmişler. %63’ü kurum kültürünün kendi risk değerlendirmelerinin bir parçası olmadığını söylemiş. Kurum kültürünü ölçmek ve değerlendirmek konusunda yapılanların da çok yetersiz ve bilimsellikten uzak olduğu ortaya çıkıyor. Yani bu konuda alınacak daha çok yol var. Ama İngiltere ve Avrupa’nın çok büyük kurumlarının tepesindeki kişilerin en azından konunun ciddi şekilde farkında olduklarını, buna, yetersiz de olsa, kafa yorduklarını söylemek mümkün.
Ülkemizde ise bu bilincin oturması için daha çok zaman gerekli gibi görünüyor. Bunda elbette bu işletmelerin içinde yüzdükleri kültür denizi de çok belirgin bir faktör. İnsana saygının olmadığı, adamı olanın iş gördüğü, rüşvet çarklarının alenen döndüğü ve tek değerli olanın bir an evvel çok kazanmak olduğu ülkelerde kurum kültürüne önem veren bir şirket bulmak çok zor. Çünkü kimsenin uzun vadeli olmak ve başka nesillere aktarılan bir marka olmak derdi yok.
Kurum kültürü, örgütsel davranış ve toplum psikolojisi benim kişisel ilgi alanlarım olduğu için kendimi tutmazsam yazılacak, söylenecek çok şey var. Konudan konuya atlamak ve her şeyi aynı yazıya sığdırma isteğini baskılamak zorundayım. Bu seferlik, çok uzun ve karmaşık yazdığım eleştirilerini her seferinde bana aktaran çok değerli okuyucularıma hak vererek bitiriyorum. Konuyu kurum kültürü nedir sorusunun hoş bir anlatım videosu ile (maalesef İngilizce) tamamlayalım. Daha fazla bilgi ve söz edilen araştırmanın tam hali için aşağıdaki linklere bakabilirsiniz:
https://www.youtube.com/watch?v=gficoigz1xs
https://www.forbes.com/sites/andrewcave/2017/11/09/culture-eats-strategy-for-breakfast-so-whats-for-lunch/#641ce7be7e0f
https://hbr.org/2011/03/culture-trumps-strategy-every
https://www.forbes.com/sites/shephyken/2015/12/05/drucker-said-culture-eats-strategy-for-breakfast-and-enterprise-rent-a-car-proves-it/#7cde5c27499e
https://centres.insead.edu/corporate-governance/documents/board-leadership-in-corporate-culture-european-report-2017.pdf
https://www.frc.org.uk/getattachment/3851b9c5-92d3-4695-aeb2-87c9052dc8c1/Corporate-Culture-and-the-Role-of-Boards-Report-of-Observations.pdf
