Murat Turan/ Mayıs 26, 2017

Bu devam yazısının ilk kısmını okumadıysanız, önce o yazıdan başlamak isteyebilirsiniz…

Bir önceki yazıda kısaca mikro yönetimden ne kastettiğimizi ve nelerin insanı mikro yönetici yaptığını anlatmaya çalışmıştık. Tedavi kısmına geçmeden, yani; eğer bu özellikler kendimizde ya da yöneticimizde varsa neler yapabiliriz kısmını tartışmaya açmadan önce, mikro yönetimin en belirgin etkisini biraz daha inceleyelim;

Zombiler

Mikro yöneticiliğin en belirgin etkisi ya çalışanın bunalarak işi bırakması ya da düşünmeyi bırakmasıdır. Oysa istisnasız tüm yöneticiler, kendilerine sorulsa, düşünen ve karar alabilen bir kadro istediklerini ve bunu teşvik ettiklerini iddia ederler. Ancak derine inip davranışlarını incelersek bir çoğunun tam olarak bunu yapmadıklarını fark ederiz.

Son dönemde çok revaçta olan zombi temalı film ve dizileri sanırım hepiniz bilirsiniz. Bir vesileyle zombiye dönüşmüş bu insanlar anlamsız bakan ve düşünmeden hareketler yapan yaratıklar haline gelmişlerdir. Biraz hayal gücü ve dikkatle iş yeri zombilerini de fark etmeniz mümkün. Gözlerinde iş hevesi ve ateş yoktur. 18:00′ da mesai zili çaldığında ise birden zombiliklerinden sıyrılıp gözlerinde anlamlı bakışlar olan ve hayat dolu insanlar haline gelebilirler. İşte zombileşmelerinin sebebi düşünme fonksiyonunu bırakmalarıdır. Bunu, zaten yapamadıkları, yapmaya üşendikleri ya da bizim konumuz olan “yapmalarına müsade edilmediği” için bırakmış olabilirler. Bu yazı dizisi ilk iki nedeni incelemek amacı gütmüyor. O yüzden 3. ile devam edelim:

 

Yukarıdaki basit grafik benim onlarca sayfa yazmamdan daha etkili. Gördüğünüz gibi yönetim derecesi ile çalışanların sorumluluk alıp beyinlerini kullanmaları ters bir ilişki içinde. İşte mikro yöneticiliği benim gündemime taşıyan ve uzun vadede mutlaka işletme için kötü olur dememize sebep olan da bu etki. Biz insanların düşünüp sorumluluk almasını istiyoruz. Yaratıcı ve sürekli iyileştirme bakış açısına sahip olmalarını da. Ayrıca işi, kendi işleri gibi sahiplensinler de istiyoruz. Ama öyle davranışlarda bulunuyoruz ki, bunları gerçekten yapabilecek olan azınlık çalışanımızı da kendi korkularımıza kurban ediyoruz.

Korku

Evet, korkularımıza. Çünkü bu konuda okuduğum tüm makaleler, tüm bilimsel çalışmalar aynı noktaya işaret ediyor ve düşününce, kendi aklım ve tecrübelerim de bu tespitlerin doğru olduğunu söylüyor.

Yöneticileri aşırı detaycı yönetime zorlayan asıl etken “korku”. Neden korkuyor yönetici?

  • Kontrolü kaybetmekten
  • İşe yaramaz duruma düşmekten
  • Çalışanlarından daha az bilgili ve yetenekli görünmekten
  • Çalışanın işini düzgün yapmayacağından
  • Kendi itibarlarının zedelenmesinden
  • Başarısız olmaktan
  • Gücü kaybetmekten
  • Kendi kafalarında yarattıkları yönetici imajından

Liste uzayabilir. Ama araştırmalar (Forbes dergisi makalesine göre)  yöneticilerin davranışlarının çoğunu, bu korkuların yönettiğini gösteriyor. Bunlarla yüzleşip aşamamış bir yönetici de ekibi, şirketin uzun vadeli performansını ve kendi gelişimini korkularına feda etmiş oluyor. – (Bu korkuların üzerine de ayrı ayrı tartışabiliriz. Daha fazla incelenmesi gerektiğini düşündüğünüz ya da açıklamaya muhtaç olan varsa bana ulaştırın lütfen…) –

Yönetici eğer, ekipteki herkesin işini istese kendisinin yapabileceğini ve de çok daha iyi yapabileceğini söylüyor ve bundan gururla bahsediyorsa, bilin ki bu yukarıda sıraladığımız korkulardan birkaçının sonucudur. Böyle biri ancak işlerin tüm detaylarına sürekli hakimse ve en küçük birşey bile bilgisi dışında yapılmıyorsa rahat edebilir. Aksi durumda insanları yönetebileceği hissini ve onlardan üstün olma tatminini yaşayamayacaktır.

Bir başka yönetici çalışanların işlerini, bir zamanlar onun yaptığı gibi, hızlı ve kaliteli yapamadığını düşünüyor olabilir. Çünkü kendisi o pozisyonda üstün bir iş çıkarmış ve zaten bu üstün performansı ile yöneticiliği almıştır. Ama bir üst koltuğa oturunca artık işi iyi bilmeniz bir anlam ifade etmez. İşi sizin kadar iyi yapamayan ve o nedenle yönetici olmamış olanlarla çalışırsınız çünkü onlar daha iyi olsaydı, şu an o koltukta oturuyor olabilirlerdi zaten. Daha önce kendi performansınızdan sorumluyken şimdi tam olarak hakim olmadığınız birçok değişkenle, başkalarının performansı ile ilgilenmek zorundasınız. İşte bu, yeterince korkutucu birşey zira başaramazsanız bu sizin itibarınızı zedeleyecek. Bu korkuyu fark edip yöneticiliğin aslında ne olduğunu anlamak herkese nasip olmuyor. Bu örneğin gerçek versiyonunu meslek hayatımda defalarca yaşadım. Çok iyi bir operatör olduğu için takım liderliğine getirilen ve ondan sonra hiç beklenmedik davranışlar göstermeye başlayan birçok kişiye şahit oldum. Üst yönetimde de benzer durumlarla çok karşılaştım.

Bu korku aynı zamanda bir başka teoriyi de destekler durumda. Peter ilkesini. Bu aslında 13 maddelik bir ilkeler gurubu ama ana fikri şu; “İşletmede herkes yetersiz olacağı pozisyona kadar terfi eder”. Yani her adımda başarı gösterip bir basamak yukarı çıkıyorsanız bu, artık yetkinliğinizin yetmediği yani başarısız olduğunuz seviyeye kadar devam eder.

Bu korku hepimizde vardır zira harika bir hemşire olmak iyi bir baş hemşire yapmaz sizi. Dünyanın en iyi öğretmeni olabilir ama müdür yardımcılığını beceremeyebilirsiniz. Çünkü her pozisyon yeni ve/veya farklı yetkinlikler gerektirebilir. Yani doğal şekilde başarı temelli terfi ve pozisyon değişiminde neticede kendi kısıtlamanızı kendiniz oluşturursunuz.

Bir başka yaygın korku ise, yöneticinin başarısız olma korkusunun bir türevidir. Ya kendi insiyatifine bıraktığınız ekip başarısız olursa? Ya çok hata yaparlarsa? Ya kaytarırlarsa? Benim inandığım yöneticiliğin içinde bu korkuya direnmek önemli bir yer tutar. Ekibe güvenmek zordur, insanlar hata yapar ve evet bazıları kaytarır. Ayrıca detayına müdehale etsem işler çok daha düzgün yürüyebilir ama bu kez öğrenemezler. Kendilerini geliştiremez ve birşey başarma hazzını hiç hissedemezler. O yüzden ben hangi pozisyona başlarsam başlayayım ilk 2 yıl inatla ve sabırla mikro yönetici olmamak için direnirim. Birçok hataya katlanır, birçok fırça da yerim. 2 yıl sürer çünkü insanlar hemen inanmaz.  Onların da sizin tarzınıza, samimiyetinize, gerçekten arkalarında olduğunuza vs. güvenmeleri ve, eğer öyleyse, eski zombi tarzlarını bırakıp hata yapmaktan korkmayan aksiyon adamlarına dönüşmeleri zaman alır.

Görülen o ki, mikro yöneticilik de, diğer birçok şey gibi, kişisel korkuların tetiklediği özgüven ve başkalarına güven eksikliğinden kaynaklanıyor.

Bir önceki yazıda değinmiştim ama tekrar edeyim. Elbette bu işte çalışanların yöneticiyi böyle olmaya mecbur bırakması durumu da vardır.  Hatta mikro yöneticilikten şikayet edecek çalışanın önce kendisine şu soruları sorması gereklidir:

  • Sorumluluk verilip tam güvenilmeyi hak ediyor musunuz?
  • İşlerinizi zamanında takip edip teslim ediyor musunuz?
  • Yaptığınız işle ilgili yeterli kaygıyı taşıyıp şirket adına en iyisi için endişe ediyor musunuz?
  • Yaptıklarınızı doğru düzgün raporlayıp neler yaptığınızın farkında olunmasını sağlıyor musunuz?
  • İletişiminiz düzgün mü?
  • Partonun yerinde olsaydınız siz nasıl yönetirdiniz?

Birçok insan bunları düşününce ve empati yapıp kendisini yöneticisinin yerine koyunca ona hak verebilir. Birçok ekipte işiyle ilgili benim anlayamadığım bir rahatlık ve boş vermişlikte olan insanlar vardır. Siz zayıf bir çalışansanız başınıza iki şey gelebilir: mikro şekilde yönetilirsiniz ya da değiştirilirsiniz. Bazen, özellikle aile şirketlerinde, değiştirmek bir opsiyon değildir.  Eldekiyle en iyisini yapma mecburiyetininin, sürekli kurumsal firmalarda çalışmış birine izahı zor. Yaşamanız lazım.

Düşünün ki bir yöneticisiniz. Büyük bir ekipten sorumlusunuz ve ekibin bazı çalışanları kötü sonuçlar alıyor. Savsaklar, bilgisizler vs. Bildiğiniz tüm yöntemleri denediniz; uyardınız, konuştunuz, koçluk yaptınız ama birşey değişmiyor ve bunun uzaması ekibin kalanı için de kötü örnek. Ne yapalım şimdi? Adamı dövelim mi? Sövmek işe yarar mı? Temel eğitimden başlayıp adamı yetiştirelim mi? Rica mı edelim? Savunmasını mı alalım?

Kovup başkasını alalım diyenlerinizi yüzümde manalı bir gülümseme ile karşılıyorum. Onlar ne demek istediğimi anlarlar…

İşte bu durumlarda da yapabileceğiniz tek ve en etkili şeydir mikro yöneticilik. Bunu yukarıdaki korkular ya da kişisel kompleksler yüzünden değil de böyle mecburen yapıyorsanız da sizi tüketir zamanla. Sıkıcı ve yorucudur çünkü sürekli birini takip edip milim milim iş ilerletmek.

Ama lütfen, kendinizi ve yöneticinizi değerlendirirken dürüst ve adil olun. Mazeretler arkasına saklanmayın. Çünkü bu bir farkındalık ve gelişim yolculuğu. Kendini kandırarak ilerleyebilen biri olmadı bugüne kadar…

Ben galiba bir mikro yöneticiyim ne yapmam lazım diyorsanız ya da bir mikro yöneticiden şikayetçiyseniz işinize yarayabilecek bazı öneriler bir sonraki yazıda olacak…

Share this Post